Taksi bizi Zagatala/Azerbaycan için bineceğimiz dolmuş durağına getirdi. Daha önce geldiğimiz Lagodekhi yol üzerinde. Matsimi sınıra çok yakın. Tek millet iki devlet muhabbetleriyile sınırdan Azeri topraklarına geçtik. Zagatala yoplam 6 saat sürdü. Anlamanın, konuşmanın kolay olduğu bir ülkedeyim..
Zagatala’dan hedefimiz Şeki, Kiş çayının yanında, Büyük Kafkas Sıradağlarının eteğinde eski ve turistik bir şehir. Kafkas Albanyası’nın merkezi olmuş, 7.yy’da Arapların işgaline uğramış. Vardığımızda yolların tozlu, kenarlardan kanalizasyon akıntısının olduğunu ve çalışma yapıldığını görüyoruz.. Taksi bizi haritada işaretlediğimiz bir kaç pansiyona götürüyor. “İlham Mustafa House” uygun geliyor. Evlerin dış duvarları ve tavanları yüksek. Avlu ortada, çok sayıda odalı. Temizlik işlerine bakan Gülhane’nin kızı 1. sınıfta okuyor. Eşyaları bırakıp turizm ofisindeki Mina ve Lamia İstanbul’dan geldiğimizi öğrenince ilgileniyorlar. İki ülke arasında kız alıp vermeler, eğitim ve çalışma turizmi, Türk dizileri, dil yakın hissetmelerini sağlıyor. Piti ve etli yaprak dolma ile karnımızı doyuruyoruz.
Bugün yakın arkadaşımız Ege evleniyor. Yanında olamadığımız için üzülüyoruz. Telefonla iyi dileklerimizi gönderiyoruz.
Şeki’nin kuzeyinde yer alan Kiş çok sayıda tarihi binaya ev sahipliği yapmakta. En önemlisi 12.yy dan kalma Alban Kilisesi. Bahçe içinde eski taşlarıyla etkileyici. Az ve güzel restore edilmiş. Köyde dolaşırken Azeri çocuklara aldığım sarı/kırmızı topla, yürüyüş sonrası neşeyle oynadıklarını görüyorum. Pazara giden dolmuşta yanımda ayakta duran Gülçin Tıp okumak istiyormuş. Han Mabedinin yerini tarif ediyor. Mabedin içinde resim çekmeye izin vermiyorlar. Yaşamı, askerliği anlatan renkli duvar resimleri, tavan süslemeleri ile muhteşem...