Svaneti

Gürcistan’a 2018 de gitmiş batıdan doğuya ayrıntılı dolaşmış, Coğrafyasını da çok sevmiştim.

Nisan ayıydı sanırım.. Svaneti bölgesinde karlar arasında tilkiyi gördüğümde heyecanlanmış nefesimi tutup koca kuyruğunu peşine takıp gidişini hafızama kazımıştım.

Şimdi Ağustos, Svaneti’de yaz. Bir kez daha bu mevsimde yürüyüş yapmak, daha ayrıntılı olarak bölgeyi dolaşmak için, beş yıl önce Hemşin yaylalarında bir hafta boyunca bize rehberlik yapan sevgili Kadir’le beraberiz. Paylaştığı program çok iyi duruyor.

Sabah erken uçakla hareket etmeyi sevmiyorum, elbette alternatifim varsa… Bir gün önceden Rize’ye uçup sahil yolunda bir otelin Karadeniz’e bakan odasına yerleştim. Gün batımına var henüz. Eşyaları bırakıp Rize’nin ilçesi Fındıklı’ya gitmek üzere yola çıktım. Çok yardımcı otel çalışanları. Bir minibüs durdurup beni yolculuyorlar. Solda deniz. Fındıklı bu seçimlerde el değiştirmiş. Millet Bahçesi 100.Yıl Atatürk Parkı olmuş. İçerisinde de Aydın Boysan Sosyal Tesisleri…Buralıymış, adını vermişler. Balık var tabii. Mezgite olur dedim, Karadeniz Mezgiti..

Erken saatte bitiyor dolmuşlar.

Sabah Rize’ye gelen ekibin beni otelden alması 09:30 u buldu. Güler yüzüyle Kadir ve diğer arkadaşlar. Ufak bir selamlaşma, onlar uykulu.. Batum’a Sarp sınır kapısından rahat bir geçiş yaptık. Boş sayılabilir gümrük. Bu gece yarısı yurt dışı çıkış harçları 500 TL ye yükseldi. Takipte olduğumdan sabah ödeme yaptım. Batum’dan iki arkadaşı da aldık. Onlar da bir gün önce gelip Batum’u gezmek istemişler.

 

Bizi bekleyen yeni bir araçtayız. Mestia’ya yol, kilometre olarak az gibi görünse de araçla 6-7 saat sürecek zorluktaymış. Zugdidi’de yemek molası. Burası Svaneti Bölgesinin yönetim merkezi. Lazların anavatanı. Yol boyunca Engüri Irmağı yanımızda.  Mestia’ya ulaşıldığında yorgunluklar artmış.

 

Bahçe içerisinde aile işletmesi dört katlı bir evdeyiz. Giriş, odalar geniş. Camdan yeşile bakan bir manzara. Eşyaları iki kat taşımaya destek oluyor gençler. Bir İtalyan grup yemeğini yeni bitirmiş. Masalar temizleniyor.

 

Mestia yüzyıllardır Gürcü kültürünün önemli bir merkezi, adeta bir Orta Çağ görünümü. Svan kuleleri, buzulları ve doğası ile oldukça etkileyici. Turistik bir şehir. Anayol, restoranlar, oteller, hostel ve pansiyonlar. Doğa yürüyüşü için gelenler sokaklarda. Polarlar, çadır ve botların satıldığı dükkanlar, Svaneti tuzu.. Hediyelikler. Bazı publarda canlı müzik. Ben genelde geceyi uzatmıyorum ama gençlerin gülüşerek dönüşleri uykuma neşe katıyor. Ekip şahane… Neşeli, konuşkan, farklı şehir ve mesleklerden, doğayı paylaşmak , yolları adımlamak için bir araya gelen insanlar.

 

Kahvaltılar otelde, erkenden yolda oluyoruz. Öğlen kimi zaman kumanya kimi zaman haçapurinin eksik olmadığı sofralarda Gürcü mutfağını tanıyoruz. Kişniş burada da çok kullanılıyor. Sevmeyen dört kişiyiz galiba.. Akşamları da bazen müzik eşliğinde Gürcü şaraplarıyla birlikte özel mekanlar ayarlamış Kadir bizim için. Ekibimiz yine muhteşem. Neşeli genç kadınlar, her zamanki gibi birkaç erkek… Tatlı bir uyum içindeyiz, pek güzel eğleniyoruz.

 

Sabahın tatlı serinliğinde Becho Vadisi’nde ilk yürüyüşümüz. Dolra nehri üzerinde tahta köprü, karşıda Mazeri ve çift zirveli Ushba Dağı. 4700 metre görkemiyle karşımızda. Ormanlık ve ardından yeşillikler arasında yürüyüşle Shdugra Şelalesi’ne ulaşıyoruz. Tepemizde dron, kumanyalarımızı yiyoruz. Biraz Şavşat gibi doğası, çiçekleri. Karadeniz Kafkaslara doğru uzamış gitmiş.

 

Mestia’da teleferikle 5-6 kişilik gruplarla Hartsvali’ye çıkıyoruz.  Epey dik ve uzun bir yol. Yukarıda kahve eşliğinde Ushba  manzarası. Dönüşte Mikhail Khergiani Müzesi ile gün tamamlandı.

 

Ushguli, Avrupa’nın yaşam olan en yüksek unvanına sahip bir köy. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde . Yukarı Svaneti olarak tanımlanıyor bu bölge, 4 mevsimde de yaşayan insanları var. Bölgedeki köylerin rakımı 2086 ve 2200 metre arasında değişim göstermekte.  Oraya farklı araçlarla, 4x4 lerle gidiyoruz. Yollar bozuk, kaymalar var yer yer. Muhteşem bir görüntü, karşıda yüksek Kafkas Sıradağları, Orta Çağdan kalma evler ve gözetleme kuleleri.. Bu evler ve kuleler Mestia’ya göre daha iyi korunmuş zira Ushguli’ye ulaşım daha zor.  Önce Skhara Buzulu yürüyüşünü tamamlayacağız, köyü dolaşma ardından. Parkur çok iyi. İklim değişimine karşı koyamayan buzulun eridiğine tanık olmak acı. Buzulun ve suyun rengi de toprak rengine dönmüş.

 

Bugünkü programda yer alan Chaaladi Buzulu’na yürüyüşten vaz geçip 2800 metrede Koruldi Göllerinde daha uzun süre vakit geçirmeye, yürüyüşle aşağıya inmeye karar veriyor, çok da isabetli bir karar olduğunu göllere ulaşınca anlıyoruz. Muhteşem bir manzara. Yerler yemyeşil, gölde yansımalar, arkada Kafkaslar, yer yer karlı zirveler.. Gökyüzü masmavi ve arada pamuk gibi bulutlar. Fotoğraf molaları, hoplayıp zıplamalar… Sevgili Kadir’in dronu da bizimle beraber.

 

Uzun bir yol var önümüzde. Kutaisi’de bir gece konaklayıp yine Batum üzerinden sınıra. Yol üzerinde gizli güzellikler var. Bir aile işletmesi olan çiftlikte lezzetli öğle menüsü. Gürcü evlerinde yaşantıyı da görmemizi sağlıyor bu ziyaret. Eski eşyalar, fotoğraflar. Gürcü kadın bize kısa bir anlatım yapıyor gezi sırasında. Yolda diğer bir sürpriz Martvili Kanyonu. Kısa bir yürüyüş parkuru var, bir kilometre bile değil. Minik şelalelerin,  kayalık oluşumların olduğu alanda da kanolara binerek bir süre turluyoruz. Kanyon çıkışı turistik eşyalar, meyve satanlar…

 

Kutaisi, Dünyadaki en eski yerleşimlerden biri.  Tiflis’ten sonra Gürcistan’ın en büyük ikinci şehri ve İmeriti bölgesinin merkezi. Şehrin içinden Rioni nehri geçiyor. Köprülerle bağlanmış iki yaka. Green Bazaar, sebze, peynir, kuru erzak, et ve her türlü gıda ürününün satıldığı önemli bir sabit pazar.  Buranın asıl güzelliği ise, Pazar yerinin duvarında yer alan rölyef, Pano “Kolkheti” (1995). Bu panoda Kutaisi’nin tarihiyle birlikte ilginç ve önemli portrelerin figürleri yer almakta.

 

Gürcistan’a önceki gelişimde de bu şehirde konaklamış, manastırları ve ayrıca renkli ışıklandırılmış Prometheus mağarasını gezmiştim.

 

Son günümüze Sovyetler Birliği döneminden kalma terk edilmiş bir bina olan Tksaltubo Sanatoryumu’nu ziyaretle başlıyoruz. Fışkıran sıcak su kaynaklarına kurulan Tskaltubo, bir zamanlar her yıl yüz binlerce Sovyet vatandaşını devlet tarafından belirlenen tatillerde ağırlıyormuş. Ancak 1991'de SSCB dağıldığında sanatoryumlar da terk edilmiş. Görkemli, hoş bir mimarisi, ağaçlıklı geniş bir bahçesi var ama harabeye dönmüş. Bazı odalarında göçmenler kalıyormuş.

 

Geleneksel şarap üretimini dinlediğimiz ve şarap tadımı yaptığımız ailenin genç hanımı Türkçe anlıyor ve konuşuyor. Tadım üzerine afiyetle, neşe içerisinde yemeğimizi yerken saat 18:00,  Batum-İstanbul uçağına yoğun trafik nedeniyle yetişemeyeceğimi henüz bilmiyorum!!

 

Şarap kadehlerini “Gaomar cossss”(Gürcistan’da şerefe için kullanılıyor) nidası eşliğinde tokuşturuyor, vedalaşıyoruz.

Batum’a doğru dar bir yolda kilometrelerce araç yoğunluğu… Rize’den uçacaklar bile uçağı kaçırma endişesine kapılıyor. Neyse ki onlar son anda yetişmiş. Ben de saat on uçağını beklerken hem yakın hem de çok etkileyici yürüyüş parkurları olması nedeniyle bu ülkeye tekrar gelinebilir diye düşünüyorum.

 

Zeynep Erim

12-17 Ağustos 2024

2 Comments to “ Svaneti/Gürcistan”

  1. Nurcan says :Yanıtla

    Yalın ve sıcak anlatımınız ile , yeniden Svaneti- Mestia’da seyhat ettim.Kadrajını çok sevdiğim fotoğraflarınız eşlik ederken, gezi esnasında duyduğum aynı heyecanı duydum.Yüreğinize ve kaleminize sağlık.Gelecek yazılarınız için gitmeli…

    1. zeynep says :Yanıtla

      Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim sevgili Nurcan Hanım, yol arkadaşım… Yeni yollara…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TOP