Küba, belki de hepimizin gitmek istediği efsane Ülke.. Havana'ya Cancūn'dan elli dakika uçuş süresi. Yemyeşil görünüyor aşağıdaki kara parçası.. Kuzeyde kıyılarda trukuaz renk hakim. Küçük bulut kümeleri.
Sarı taksiyle 25 CUC’a anlaşıyoruz. Havalimanından şehir yarım saat. Yol boyunca araçlardan, motorlardan çıkan gürültü ve siyah egzoz dumanına radyodan gelen Latin müziği karışıyor. Havana'da “La Habana Vieja” yani eski Havana’ya çok yakın, Casa adında, ailelerin evlerinde kiraya verdikleri özel banyolu odalarda kalacağız.. Klima var neyse ki.. Vantilatörler her yerde.. Karşı balkondan yaşlı bir çift el sallayıp gülümsüyor.
İspanyol Kolonyal zamandan kalma bakımsız evler ama dış cepheleri hoş.. Bazılarında yalnızca cephe var ve bekleyen inşaat malzemeleri.. Dağılmış çöp yığınları yanında boş içecek kutularıyla oyun oynayan çocuklar.. Eline üç beş meyve ya da kurabiye almış sokak satıcıları sabah erkenden bağırarak geziyor. Aralanmış dış kapılar çoğu zaman karanlık ve sessizliğe açılıyor, kimi zaman televizyon sesine.. Karanlık sabit...
Sıcak ve yağmur bizimle aynı yönde yarışta sanırım! Yağmurluğumu giyiyorum.. Ulaşım için mümkün olduğunca yürümeyi seçiyorum her yerde. Taksi dedikleri dolmuşlar var. Özel taksiler on CUC'a şehirde istediğin yere ulaştırıyor. Bu ülkede turistlere uygulanan farklı para birimi ve fırsatçılık nedeniyle hep fazla ödüyoruz duygusuyla geziyoruz..! Duvarlarda, dükkanlarda, pasajlarda yakışıklı Cienfuegos, Che ve Fidel'in fotoğrafları, sözleri. Paseo del Prado’da sergiler, müzisyenler, Devrim Meydanı, Museum of the Revolution, Capitalio Nacional, Museo de Bellas Artes, Havana Üniversitesi, Cementerio de Cristobal Colon, Musical Miramar, Floridita Bar... Daiquri isminde tatlı bir içkisiyle ünlü. Kırmızılar giymiş dört kişilik kadınlar orkestrası.. Havayı değiştiren ezgiler. Ron, Mojito.. Tiyatro, Kültür Merkezi.. Fabrica de Arte Cubana.. İçerisinde sanat, dans, sinema alanları olan müzik dinleyip dans edebileceğiniz bir mekân.
Parkların bakımsız, meydanların ağaçsız olmasına şaşırıyorum. Lüks oteller, ekmek isteyenler, uzun takma tırnakları yaldızlarla süslenmiş kadınlar, 1950 model dolmuşlar, az akan sular.. Güneşe yağmura karşı taşınan şemsiyeler, Raflarında bol miktarda Ron Havana Club, sınırlı sayıda sabun, küçük paketlerde deterjan, bir kaç paket makarna olan Mercado'lar.. Çelişkilerin, neşenin, hüznün bir arada olduğu şehir.
Latin Amerika'da tutkuyla izlenen Türk dizileri nedeniyle ismim tanıdık geliyor insanlara. Başka ülkelerde, şehirlerde Türk'e rastlamazken burada çok sayıdalar. Popülaritesi fazla yüksek bu Küba'nın diye aklımdan geçiriyorum.
Turistik davranıp Havana ritüeli, Cabriolet ile şehir turu, yapmak istiyorum. Renk renk arabalar içerisinde "Luis" ile anlaşıyoruz. Kırmızı, markasını hatırlamadığım bir araçla yarım saat gezdiriyor. Saçlarımın uçuşması hoşuma gidiyor.
Zor ulaşılan internet, renkli bir festival, neşeyle dans eden insanlar, pirinç, siyah fasulye, hüzün, puro, avokado, baş döndüren fotoğraf kareleri.. Çok okuduğunuz, en çok fotoğrafını gördüğünüz, bildiğiniz Havana..!!