AMAZON / Puerto Nariño

Leticia uçağı 15:00 de. Eşyaların bir kısmını Fatima Hostel’de bırakıyoruz. Sırt çantama az eşya alıyorum. Uçuş yaklaşık 2 saat. İnerken “The Sea of Trees” filmini hatırlıyorum. Ufuk çizgisine kadar alabildiğine yeşil.

 

Amazon üzerinden geçerek iniyoruz. Ayakbastı parası ödedikten sonra Havalimanı şehir arası yürüyerek 15 dakika. Nemli bir sıcak. Kurupira Hostel’de tavandaki pervane biraz havayı değiştiriyor. Yanımda götürdüğüm sinek kovucuyu çok da özenmeyerek koluma bacağıma sürüyorum. Sonraki günlerde sinek kovucunun kıymetini anlayacağım ama bazı günler için geç kalınmış olacak. Yürüyerek sahile indiğimde yerli halkı nehir kenarında; tekneler, hevenkle muz taşıyanlar, yiyecek satanlar, hepsi o alanda. Çok sayıda motosiklet var.

 

Akşam yemeğinde yöresel çorba ve kenarında pirinç, pişirilmiş muz, fasulye ve küçük etlerle hazırlanmış bir tabak var.

Leticia’da insanlar biraz daha esmer, ufak tefek. Sokaklarda yürürken arada duyduğum Latin Amerika ezgileri kulağıma hoş geliyor. Leticia’dan ayrılana kadar hergün en az bir kez uğrayacağımız “Club de Billares Barbacoas” u ve Aguardiente’yi keşfediyoruz. Kolombiya’ya ait bir içki. Şeffaf renkte, rakıya benzer ama daha kolay içimli.Sabah 08:00 de bir tekne var. Amazon boyunca birkaç yerleşimde duracak. İneceğimiz bölge “Puerto Nariño”. Yaklaşık 1,5 saat boyunca Amazon Nehri üzerinde yol alıyoruz, çok geniş. Ufuk çizgisi çok uzakta ve bulutlar küme küme, mavi gökyüzü. Nereye bakacağımı bilemiyorum. Birkaç yerleşimde duruyoruz. İnen binen oluyor. Bir gün önceden haberleştiğimiz rehber Ricardo bizi karşılıyor. “Hotel Paraiso Ayahuasca” a, konaklayacağımız otele götürüyor.

 

Odanın açık her yeri ince sineklikle kaplanmış, ayaklı bir pervaneden sıcak esinti geliyor. Odanın etrafı cam,  perdeni çekiyorsun. Gece ve gündüz çok yakınımızdaki ormandan, bahçeden tanımadığım, bitmek bilmeyen, kuş ve böcek sesleri duyuyorum. Uyku iyi geliyor..Köyde hayat erken başlıyor. 06:00 da çocuklar okula gitmek için yollara koyulmuşlar. Kahvaltı için Ricardo’nun peşine takılıp  “Tienda y Cafeteria Doña Eva” ya gidiyorum. Tinto  adını verdikleri oldukça duru ve şekerli bir kahveleri var. Derdimi anlatıp şekersiz bir kahve alıyorum. 3-4 çocuk var. Dükkan sahibinin olabilir diye düşünüyorum. Ahşap bir sundurmanın altında masada oturup sabah telaşındaki insanlara bakıyorum. Telaş dediysem, günlük işler. Küçük çocuklar mutlu ve ayakları çıplak koşuşturuyorlar. İleri geri yürüyen kadınlar, ellerinde balıklarla erkekler geçiyor. Ani ama kısa süreli yağan yağmura o kadar alışkınlar ki şemsiyeler açılıyor ve hayat akışında devam ediyor. Sahildeki marketten bir torba lolipop alıyorum. Çocuklarla bağlantı kurabilmek için gözlerine gülümseyerek bakmak ve bir şekerle onları mutlu etmek bana da iyi geliyor.

 

Amazon’da yürüyebilmek için lastik çizmelere ihtiyaç var. Ricardo otelden ayarlıyor. Yol boyunca ağaçları kaplamış sarmaşıklar, oldukça yüksek ağaçlar, değişik renklerde zarif çiçekler.. Çiçeklerin zarafetine şaşırıyorum çamura yapışan çizmelerimi çekmeye çalışırken. Ormanı iyi tanıyor Ricardo. Çok renkli 2 böceğin fotoğrafını çekmek için üzerine çıktığım tahtadan yapılmış bank kırıldığında çenemdeki yaraya bir ağaçtan aldığı turuncu renkli bir sıvı sürüyor. Yıllardır burada yaşayan insanlara güvenmeyip de ne yapacağım.:)

 

Öğlenden sonra tekneyle nehirde dolaşacağız. İki tarafı yeşilin bilip bilmediğimiz tonları, gökyüzü, pamuk kümesi bulutlar. Başım yukarıda kuşları takip ediyorum. En sık beyaz su kuşlarını görüyoruz, kimi zaman ağaç tepesinde, bazen su kenarında ya da uçarken. Burunda oturuyor ve yüzüme çarpan rüzgarın mutluluk gözyaşlarımı kurutmasına izin veriyorum. “Amazon’a da girip yüzmem herhalde” düşüncesiyle mayomu almadığımdan şortum ve tshirt le suda yüzerken azcık ürperiyor ama çok eğleniyorum. Gün batımında başka birkaç tekneyle sessizce, Pembe Yunusları görmeye çalışıyor ve yükselen Dolunay’ın keyfini çıkartıyorum.

 

Gece Ormanın kenarından girip yürüme planımızı şiddetli ve saatlerce sürecek olan yağmur bozuyor.

 

Bulunduğumuz yer, Kolombiya-Brezilya-Peru sınırında olan bir bölge. Üç bayrak dalgalanıyor. 10 dk.lık motor mesafesinde Tabatinga/Brezilya’ya geçebiliyorsunuz. Teknede yörenin insanları. Çocuklara gülümseyerek ve gözleriyle konuşarak anlaşıyorum. Fotoğraf çekip aynı anda ekranda kendilerini görmek onları çok heyecanlandırıyor.

 

Gözlerim yeşille, gönlüm huzur ve sevgiyle kucaklaştı burada.

 

Tekrar gelinir mi Amazon’a gelinir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TOP