Sekiz ay içinde Güney ve Orta Amerika'ya yaptığım ziyaretlerin sonuncusundan dönüyorum, toplamı dört ay..
Uçak, bir uçak daha.. Arada beklemeler.. Sayısız otobüsler, minibüsler, motor.. Kilometrelerce yol. Hosteller, Oteller..
Bazen nem ve sıcak, bazen beş bin metrede dağdasın.. Çorak bomboş tepeler, tuzdan zemin, volkanik kayalar, bitkiler.
Çoğu zaman yeşil, görmediğim çiçekler, jungle, yıldızlar... Amazon, Volkan Pacaya ve diğerleri.. Fitz Roy.. Flamingo, maymunların çığlıkları, ağaçkakanlar, Tucan kuşu, deniz kuşları.. Balıkçılar, satıcılar..
Gülen sevecen insanlar, çoğu zaman az gülen kadınlar, çocuklar.. Benzer hayatlar, farklı tarih ve kültürler..
Hayal ettiğimden çok daha keyifli oldu. Demek ki hayal kurabilmek için bilmek, okumak, izlemek gerekiyormuş. Sınırlı hayallerle yetinmemeliyim.
Şimdi; Gençlik hayallerimden Latin Amerika'nın tadını çıkartırken;
Sabrı içimde sindirdim, az eşyayla yaşamın doğru bir seçim ve çok kolay olduğunu anladım.
Paylaşmayı öğrendim. Gözünün içine bakarak gönülden konuşmanın tüm dünyada geçerli olduğunu gördüm.
Gülümsediğinde, kalbini açtığında sana da gülümsendiğini deneyimledim.
Cesaretimi sorguladım. Kin ve nefretin insana yakışmadığını, sevginin insana güzellik kattığını gördüm.
Artık pek yerimde duramayacağımı, hiç bir şey için geç olmadığını, gereksiz endişelerin hayata mutsuzluk dışında hiç bir katkısı olmadığını anladım.
Yaşadığım anları "hayatımın en güzel zamanları" raflarında saklıyorum.
Mutlulukla geçirdiğim keyifli günler için teşekkürler Hayat.. Seni seviyorum..