NERGİS/Karaburun...

Soğuğun ortasında güzel kokularıyla albenisi olan Nergis çiçeği… Yeni yıla girerken bir hediye çiçekçilerde. Bir demet alıp eve götüresim olur her zaman. Sırada sümbül. Baharda diğer kır çiçekleri… Havalar ısınana kadar ruhumuza sıcaklık veren güzellikler.  Güneşin tüm gücüyle aydınlattığı mavi kubbe altında, ay çiçeği tarlasında ya da papatyalarla bezenmiş kırlarda onlara sarılarak uzanmak.. Çok da uzak bir hayal değil. Düşünüyorum, hayal kuruyorum bu durumları. Yaşamak ya da hayalini kurmak, aşina olduğunuz bir hazzı yaşamanız için yeterli oluyor çoğu zaman.

 

Geç oldu belki ama Karaburun’da Nergis üretimi olduğunu öğrendim. Kokuları burnumda. Tezgahlarda, vazoda, zarif bir elin içinde gördüğüm nergisleri ait oldukları ortamda, kokularını yayarak salınırken görmek istiyorum. Efes-Mimas yolunun da bu yarımadada, tarlaların içinden geçmesi ayrı bir güzellik. Bir gün geç de olsa öğlen saatlerinde yola koyuluyoruz. Urla’dan sonra yaklaşık yetmiş kilometre. Balıklıova, Mordoğan'ı geçiyoruz. Hava karardığı için etrafı seçmek pek mümkün değil. Birkaç otele bakıyoruz. Sezonda bazıları kapalı, açık olanlarda belki 1-2 oda… Tarif edildiği şekilde olmasa da Arya Otel Karaburun’u bulduk.  (karaburun.aryahotel.com.tr) Odun sobası etrafında, masada kocaman bir demet nergisle…

Karanlık çoğu zaman çirkinlikleri saklasa da bu coğrafyada güneş tüm güzellikleri ortaya koyuyor.

Yahya bey,  Iraz hanım ve Leon’un samimi sohbetleriyle neşelenen kahvaltı sonrasında Limana yürüdük. Balıkçılar öğlene doğru başlayacak açık arttırmada satacaklarmış balıklarını, alamadık.

Dün Nergis hasadını yapmışlar, kesmişler epeyce ama kalanlar bana yeter. Fotoğraf çekiyoruz. Tarla dışında kalanlardan topluyoruz, yanına da birkaç mor anemon..

Bozköy-Tepeboz etabını yürüyeceğiz. Rüzgar dağıtıyor yine saçlarımı, düşüncelerimi de alıp götürüyor, rahatlıyorum. Ne çok ses varmış kulağımda, şimdi rüzgarın ve O’nun sesi var yalnızca, sakin ortalık. Biraz çiseliyor. Etabın sonunda Yeniliman’a göçmüş bir çift arabasıyla bizi köye, arabayı park ettiğimiz yere bırakıyor. Laflıyoruz yol boyunca.

 

Ormanda yaşayan güzeller güzeli peri kızı Ekho’nun kötü bir özelliği vardır. Konuşmaya başladı mı susmak bilmez. Gevezeliği, güzelliğini gölgede bırakır. Baş tanrı Zeus’un evlilik tanrıçası olan karısı Hera’nın sabrı taşar. Ekho’yu cezalandırır, her duyduğunun sadece son kelimesini tekrar etmesine neden olacak bir büyü yapar. Echo bir gün ormanda gezerken gördüğü, yakışıklılığı dillere destan Narkissos’a aşık olur. Onunla konuşmayı çok istemesine rağmen sadece Narkissos’un son sözlerini tekrar eder. Sözlerinin yinelenmesinden sıkılan Narkissos oradan ayrılır. Kara sevdayla eriyen Ekho günler ve geceler boyunca ağlar, sonunda kayaya dönüşür. Geride sadece sesi, “eko” dediğimiz yankı olarak kalır. Bu duruma çok kızan Olimpos dağındaki tanrılar, Narkissos’u cezalandırır. Bir gün Mimas dağı eteklerinde su içmek için nehre eğilen Narkissos sudan yansıyan güzelliğini görünce kendine aşık olur. Narkissos hareketsiz kalarak sadece kendini seyreder. Bu kez, günden güne erime sırası ondadır. Ölünce vücudu nergis çiçeklerine dönüşür. Narkissos’un nergise dönüştüğü yerin eski Mordoğan köyü yakınlarında bugün Dilek Pınarı denen eski bir kayalık olduğu anlatılır. (Efes-Mimas Yolu/Yarımada İzmir’den alıntı)

Kızdırmayalım Tanrıları…:)

.....

Ekho görünce Narkissos’u bir ıssız kırda dolaşırken

Arzu sardı göynünü, düştü gizlenerek izlerinin ardına;

Bir çıranın ucuna sürülmüş yanıcı kükürt

Beni getirilen alevi nasıl kaparsa

Ekho da yaklaştıkça ona daha yakından yanıyordu aşkla.

Kaç kere okşayıcı sözlerle ona sokulmak,

Kaç kere yumuşak dileklerini ona sunmak istedi;

Yaradılışı vermedi izin söze başlamaya,

 

……

(Ovidius/Çeviri:Can Yücel)

Zeynep Erim
17.01.2018
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TOP