Vietnam/Kamboçya/Laos Üçlemesi II

Bahçesi, binalardaki estetik, porselenler oldukça etkileyici.Vietnam savaşı sırasındaki bombalardan dolayı yıkılan binalardan kalanları geziyoruz. Kutsal olarak nitelendirilen kırmızı balıklarla dolu havuzların üzerinden köprüyle geçiyor Kral Tahtının bulunduğu sarayı geziyoruz.  Mor Yasak Şehrin dışında İmparatorların ölmeden önce yaptırdıkları mezarlar, bahçeleriyle de birlikte etkileyici.  İmparator Dong Khanh’ın mezarının bulunduğu koyu gri görünümlü taş binaya basamaklarla çıkılıyor. Bahçede imparatorun atı, fil ve askerlerinin heykelleri yer alıyor.  Bir alandan diğerine hızlıca geçtiğimizden bulunduğum yerleri karıştırmamaya çalışıyor, transferler sırasında not alıyorum. Biraz yavaş olmalıyız diye düşünüyorum. Akşama doğru Dang Ba isimli Pazar yerine gidiyor, Why Not isimli barda gece yorgunluğunu atarken sokakta bağırarak gezen bir satıcıdan ne olduğunu bilmediğimiz bir hamur alıyoruz. Banh Bao. Pirinç unu ile yapılmış bir hamur, içerisinde sebze ve yumurta var. Pek güzel.. Sahil boyunca güneye doğru yol alıyoruz. Danang’a oradan Hoi An’a. Solumuzda Güney Denizi. Çevresinde çok yüksek olmasa da hafif sisle kaplı dağların olduğu bir bölgeye ulaşıyoruz. Biraz Güney Amerika’yı hatırlatıyor, belki de ben özlüyorum. Denizle yeşilin kavuşması..  Aşağıdan kıvrılarak 5-6 vagonlu bir tren geçiyor...

Lang Coo Lagoon adı verilen noktadan güzel bir manzara var karşımızda.  Dannag’da Cham Müzesi heykellerle ünlü bir arkeoloji müzesini geziyoruz.

Hai Van geçidi, Mermer dağı sağımızda kalacak şekilde yola devam ediyoruz. Otel bir tatil köyü kıvamında, güzel ve rutubetli. Yan odadan yaşlıca bir bey çıkıyor. Kanada’dan gelmiş, biraz sohbet ediyoruz. Sahilde Vietnam mutfağına ait tadım yapılacağını söylüyor. Zengin, lezzetli bir mutfağı var bu bölgenin. Kamboçya ve Laos’da da bu düşüncemi destekleyen sokak yemekleri tadıyorum. Eşyaları koyup bu güzel, eğlenceli kenti dolaşmaya çıkıyorum. Japon Köprüsünün bir tarafı Japon diğer yanı Çin mahallesiymiş. Satıcı kızdan aldığım zencefil şekerini seviyorum.  Sokaklarada renkli Japon fenerleri asılı. Işıklı, çiçekler içindeki iki-üç katlı binalar, restaurantlar, mağazalar… Müzik sesi geliyor. Yürümek biraz zor kalabalıktan. Şehrin içinden geçen nehre dilek tutarak yüzen fener bırakma ritüelini tüm neşemizle yerine getirmeye çalışırken dilek tutmayı unutuyorum.:) Ve günü tamamlıyoruz.

Uzun yıllar Fransız sömürgesi olan Vietnam’ın 1976 dan beri başkenti olan Hanoi’deyim. Tekrar gitmek istediğim ve bir süre kalabileceğim bir şehir Ha Noi.. Ho Chi Minh Mozalesi ilgimi çekmiyor. Kısa kalacağımız şehrin sokaklarını, parkı ve Hoan Kiem gölünü, göle uzanmış heybetli ağaçları, kırmızı köprüsünü görmek üzere Old Town bölgesine gidiyor, Helio Cafe’de  Vietnam’a özgü yumurtalı kahve merakımı gideriyorum. Sevdim bu lezzeti. Konfüçyüs adına yapılan Edebiyat Tapınağı (Temple of Literature) 1070 yılında inşa edilmiş.  Ülkenin ilk üniversitesi (yalnızca erkeklerin kabul edildiği) bu tapınak bilim adamlarının yetiştirildiği bir merkez. Bahçesini de geziyor,  bahçesinde bu tapınakta öğretilerini tamamlayan öğrencilerin onuruna  taştan yontulmuş kaplumbağa anıtlarını görüyoruz. Vietnam Museum of Ethnology gün içerisinde ziyaret ettiğimiz diğer bir müze. Müzede, elliden fazla etnik kökenin yaşadığı ülkede etnik gruplara ait yaşam alanları, evler, giysi ve kullandıkları malzemeler, fotoğraflar sergileniyor.  Thang Long Water Puppet Theatre (Su Kuklaları Gösterisi) saat 19:00 da başlıyor. Bir saate yakın süren gösteri sonrası Old Town bölgesi sokaklarında tahta tabureli kahvelerin, karaokecilerin, sokaklarda bulaşık yıkayan sokak satıcılarının arasından Hang Tre caddesine… Oradan Minh’s Jazz Club’a..

Halong Bay’da kalacağım tekne için küçük bir çanta hazırladım. Bir gece Körfezde bir teknede konaklayacağız. Havanın bulutlu ve gri olması sabitlemek istediğim fotoğraf kareleri için pek uygun değil. Adacıkların parlak yeşil bitkilerini, mavi gökyüzünü göremiyorum. Neyse.. Tekne yol alırken güverteden, 303 numaralı odanın geniş penceresinden, körfezdeki irili ufaklı binlerce  yüksek kayadan adacıklar arasından tekneleri, kayaking yapanları izliyorum.

Ha Long KoyuVietnam'ın Quảng Ninh ili sınırları içinde yer alan bir bölge.. "Alçalan Ejderha" anlamına gelmektedir. Doğu Asya'nın önde gelen tatil merkezleri arasında bulunan koy 1994 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine alınmıştır (Vikipedia’dan)

Teknemizden ufak botlarla Sürpriz Mağarası (Surprise Cave, Sung Sot) na çıkıyoruz. Teknedeki rehber kızın adı Nguyet, 22 yaşında, turizm eğitimi almış, iki aydır bu firmada çalışıyormuş. Mağara ile ilgili bilgiler aktarıyor basamakları çıkarken. Yukarıdan Körfezin çok güzel bir panoramik görüntüsü var. Mağara da oldukça geniş. Pearl Farm (İnci üretimi) alanında istiridyeler içerinde saklanmış incileri çıkartıyoruz. Rus bir astronotun adının verildiği Titop İsland’ın seyir terasından Körfezin muhteşem görüntüsüyle vedalaştım.

Sıcağa indik.. Siem Reap/Kamboçya… Kibar ve naif yerel rehber karşıladı. Otel oldukça merkezi, nehrin kenarında. Fakirler ve sakatlar sokaklarda dikkati çekiyor. Savaş sonrası hayatlar..

Şehir merkezine iniyoruz. Oldukça canlı burası. Müzik sesleri, ışıklar, bar ve restaurantlar. Kısa bir turlama sonrası laflamak üzere birer bira söyleyip oturuyoruz. Uzun süredir iki liraya ! bira içmemiştim. Otele dönüş yolunu tuktuklar sayesinde  kısaltıyoruz.

Sabah erken otel çevresinde dolaşıyor scooter üzerinde işe giden insanları, telaşlı öğrencileri, lotus çiçeklerini demet yaparak satmaya götüren kadını izliyorum.(devam..)

Zeynep Erim

21.02.2018

2 Comments to “ Vietnam/Kamboçya/Laos Üçlemesi II

  1. M.Sabri Gökhan says :Yanıtla

    devamı da müthiş… sıra geldi 3.bölüme…

    1. Zeynep says :Yanıtla

      Sağolasın..:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TOP