Gürcistan’ın şarapları ile makarna uyumunu test edip sabah erkenden Kafkaslar için kuzeye doğru yola çıkıyoruz. Mestia’ya yol altı saat sürüyor. Svaneti bölgesi, merkezden uzaklığı ve iklim koşulları nedeniyle ekolojik olarak bozulmamış ve ziyaretçiler tarafından keşfedilmemiş özel bir bölge. Ortaçağ kuleleri, Antik köyleri, şelaleleri, ihtişamlı dağları, buzulları ile UNESCO tarafından korunma altına alınmış. Zugdidi’den sonra Engüri nehri bize eşlik ediyor. Otuz yılda tamamlanmış Engüri (Inguri) Barajı 272 m yüksekliği, muhteşem dağ manzarası eşliğinde dünyanın en büyük ve güzel barajlarından biri olduğunu okuyorum. Tepesi karlı Kafkaslar.. Becho köyünden sonra 4710 m zirvesi ile Kafkasların en yüksek dağlarından Ushba’yı uzaktan da olsa görmenin keyfini yaşıyoruz. Mestia’nın hem coğrafyası hem de evleri çok özel. Her evin yanında tarihi 9 ile 13. yüzyıllara, yani Orta Çağa kadar uzanan kuleler var. O dönemde bu kuleler savaş zamanlarında gözetleme, savunma ve hırsızlıklardan korunmak amaçlı yapılmışlar. Yaşam sürüyor. Seçilmiş bazı kulelerin tepelerine iki lari karşılığında çıkabilirsiniz. Oradan görüntü pek hoş.. Akşam olurken Keti-Pilpani Guesthouse’dan Virgin Mary Kilisesi’nin ışıkları ve arkasında Kafkaslar…
Sabah hangi rotayı yürüyelim diye düşünürken yanımıza yanaşan araç Ushguli’ye gelmek isteyip istemediğimizi soruyor. Kore, İsviçre, Polonya’lı gezginlere katılıyor bu bölgeye plansız ve çok rahat bir şekilde gezmek için yoldayız. 2300 metrede “Avrupa’nın sürekli yaşam olan en yüksekteki köyü” Ushguli’ye yaklaştıkça savunma kuleli evlerin görüntüsü karşısında heyecanlanıyorum.. Köyde sokak aralarını geziyor, birkaç Svan kadınla sohbet ediyoruz. Yürümeye sevdalı olduğumuzdan şoförle anlaşıp dönüş yolunda bizi bulduğu yerden almasını söylüyor ve aynı yolda geri dönüşe geçiyor, nehrin coşkuyla aktığı kanyonda yürüyoruz. Kanyondaki bazı kayaların üzerinden sular aşağı nehre doğru yol bulmuş akıyor. Kimi yerde irili ufaklı kayaları da sürüklemiş. Yol bozulmuş kimi yerde. Sanırım 8-9 km. sonra araçla buluştuk.Mestia’daki ikinci gün rotamız Banguriani oteli önünden havalimanına doğru Kaskari zirvesini geçerek dağların arasındaki Artskheli, Zhamushi köylerinin yer aldığı geniş düzlüğe ulaşmak. Turist ofisinin karla kaplı ve yolun bozuk olduğunu söylediği yolda güzel gidiyoruz. Mestia’ya yukarıdan bakarken eflatun renkli küçük bir uçak koca gürültüyle çok yakınımızdan havalimanına doğru alçalıyor. Yükseldikçe iklim şartlarından ağaç dallarının, biriken karların yolu kimi yerde kapattığını görüyoruz ama abartacak bir durum yok. Yavaşça, yol bularak ilerliyoruz. Sessiz bir anda on beş metre ötede tilkinin önce sivri kulaklarını, az sonrada koca kuyruğuyla kendisini görüyoruz. Yandan bir profil alabiliyorum. Köylere ve bağlantı yoluna ulaşınca bir araç bizi Mestia’ya Bridge Restauranta yakın bırakıyor. Etli, pirinç ve maydanozlu hafif de acılı Harço çorbası tatlı yorgunluğun üzerine iyi geliyor..
Tiflis Gürcistan’da son durak bu kez ama tekrar gelmek istediğimi biliyorum. Bir gece kalıp Azerbaycan sınırını geçmek için sabah sekizde hareket edecek Zagatala marshrutkisine anılarımla birlikte yetişiyoruz.