Çin Halk Cumhuriyeti

Çin Halk Cumhuriyeti, kısaca Çin olarak bildiğimiz Doğu Asya’nın en kadim ve görkemli ülkesine gittim. Bir köşesine, doğuya, köklü tarihi ve kültürünü, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Çin Seddi’ni, Yasak Şehri, Terracotta Askerlerini  görmek için Pekin’den Xian’a oradan Şangay’a…

Geniş ve kalabalık, oldukça gürültülü.. Dili, alfabesi diyelim, tarafımdan anlaşılmaz bir ülkeye… Hiç olmazsa bir günaydın, teşekkür ederim demeyi öğrenirdim kendi dillerinde gezdiğim ülkelerde, yok, olamadı… Güler yüzlü olduklarını söylemek zor. Biraz da itiş kakış var, sıra kapmaca sanki. Tarihsel geçmişleri, eğitimleri etkili olmalı bu karakterlerde. Belki görece kısa süre kaldım, ondandır, ısınamadım…

 

Houhai Gölü ile başlıyoruz Pekin’i adımlamaya. Gölün çevresini dolanırken yerel halkı, ışıklardan yapılmış kocaman ejderhayı, yan yana dizilmiş açık alan yemekçilerini, yöresel giysili gençleri, telefonlar, selfiler, selfiler… Nefes alınacak bir alan anlaşılan burası. Arada müzik sesleri de geliyor kulağıma. Kiraz çiçekleri yer yer, yemyeşil ortalık. Yorgunluk çöktü iyice…

Çin Seddi’nin en iyi korunmuş bölgesi Mutianyu Çin Seddi, ziyaretçilerin sıklıkla geldiği bir bölge. Girişte ilk kapıda pasaport, sonra tekrar… Tüm sokakları, her köşeyi kayıt altına alan kameralar burada da dizi dizi. Teleferikle çıkılıyor sonra sağa ya da sola doğru yönelerek dolaşmaya başlıyoruz.

Günümüze kadar kalan duvarın büyük bir kısmı, Ming Hanedanı döneminde inşa edilmiş. 1986 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine eklenen Çin Seddi'nin toplam uzunluğu, (Çin Devlet Kültürel Miraslar İdaresi ile Devlet Ölçme ve Haritalama Dairesinin 18 Nisan 2009 tarihli açıklamasına göre) 8.851,8 kilometre. (Çin Seddi, Çin'in kuzeybatısı boyunca uzanan, dünyanın en uzun savunma duvarıdır. Kalıntıları Po Hay Körfezi'nde deniz kıyısında başlar. Pekin'in kuzeyinden geçerek batıya yönelir ve Huang-Ho Nehri'ni ikiye bölerek güneybatıya uzanır. Gobi Çölü'nün güneyinden batıya yönelerek devam eder.)  Bugün ayakta duran kısım Ming Hanedanı devrinden kalan 2.500 kilometrelik settir. Ancak asıl inşaat, MÖ 221 ile MS 608 yılları arasında yapılmış. Ülkeden kaçışları önlemek, Moğol ve Türk istilalarına karşı savunmak ve ülkenin tek yönetim altında bulunduğunu göstermek için inşa edildiği söyleniyor.

Yağış olmaması şahane. Batılı turistten başka çok sayıda yerli turist de var. Yüksek nüfusu düşününce tatil günlerinde adım atacak yer kalmıyordur buralarda. Biraz dolaşmaca, fotoğraf ardından buluşma yerinde toplanıyoruz. Çıkışlar da pasaportla..

 

Çin işi işler çok bilinir bizde. Masaj aletleri, her derde deva mentollü kremler, çıplak ayaklı doktorların önerdiği ilaçlar… Yanığa, kırışıklığa ve pek çok patolojiye iyi gelen kremlerin tanıtımlarının yapıldığı bir merkeze geldik. Anlatımlar, Çin tıbbı mucizeleri, sırtı ağrıyana masajlar, alınlara metrelik yakılardan iki parmak keserek yapıştırmalar ardından Çin ekonomisine katkı maksadında satışlar.

 

Geldiğimiz ve gezeceğimiz bölge çok büyük bir ülkenin ufak bir kısmı. Ancak bu alanda bile görülmeye değer tapınaklar, saraylar, bahçeler var. UNESCO Dünya Mirası Listelerine girmiş onlarca yapıt, mağara ve alanlar var. Yazlık Saray ve Cennet Tapınağı da listede. Cennet Tapınağı, Pekin’in  güneydoğu kesiminde bulunan bir dini yapıları kompleksi. Bu kompleks Ming ve Qing hanedanları zamanında, iyi hasat törenleri için yapılmış.

Erguvanlar bu ayda çiçekten yaprağa dönmeye başlamış ama halen çok çiçekli.

Yemek kültürü bu ülkede oldukça farklı. Yemekler sebze ağırlıklı olsa da tavuk ve domuz eti de kullanılıyor. Pirinç ve noodle da sofranın olmazsa olmazı. Pekin ördeği, çorbalar ve deniz ürünleri de çoğu zaman karşımıza çıkıyor. Yemekler, benim kullanmasını hiç öğrenemediğim ve halen umutsuz gördüğüm kuaizi adı verilen çubuklarla yeniyor. Tek pirinç tanesini ustalıkla tabağından ağzına götürenlerle aynı masadayım… Yuvarlak masaların üzerindeki dönen alana yemek çeşitleri koyuluyor ve döndürerek çeşitlerden önümüzdeki ufak tabaklara alıyor afiyetle yiyemiyoruz zira hiç damak tadıma uygun değil. Elbette kapris yapmıyorum. Büyük yemek salonlarında oluyoruz genellikle, turistlerin ağırlandığı salonlar. Gürültülü, itiş kakış yine. Bira ya da su içiliyor genellikle.

 

Tiananmen Meydanı’na sabahtan gelmek doğru karar olmuş. Geniş gölgesiz bir alan ayrıca oldukça da sıcak bir gün. Yasak Şehir’e girmeden önce Can’ı, rehberimizi ve söylediklerini dinliyor, sağı solu fotoğraf karelerine sıkıştırıyoruz.

Yaklaşık 500 yıl imparator ve hizmetlilerine ev sahipliği yapmış, aynı zamanda Çin hükûmetinin törensel ve politik merkezi olmuş. 1406 ve 1420 tarihleri arasında inşa edilmiş olan kompleks 720.000 m²'lik bir alana yayılmıştır ve 8.707 odalı 980 yapıdan oluşmaktadır. Yasak şehir 1987 yılında Dünya Kültür Mirası listesine eklenmiş ve UNESCO tarafından dünyada korunmuş en geniş antik ahşap yapılar bütünü olarak tescillenmiştir. Yasak Şehir’e dönemsel giysilerle gelen her yaştan insan sayısız fotoğraf çektiriyor. Son İmparator filmi üzerine sohbet ediyor bir kez daha seyretsem diye düşünüyorum.

 

Akşam kumanyasıyla birlikte Luoyang’a doğru hareket edecek trende yerimizi alıyoruz. 350 km/h hızla giderken kafam düşüyor, yorulmuşum.

Luoyang’ta şakayık festivali var, tren istasyonunda bunu hemen anlıyoruz. Otelden sabah ayrılırken sabah sporu, Tai Chi’lerini yapan insanları, akşamları da parklarda dans ederken görmek mümkün. Şangay’da bir akşam ben de katılmıştım. Dans ederken yüzlerimizde bir gülümseme bir neşe olur, bunlarda yok, maske surat sanki, görev yerine getirir gibi… Eğlenceli değil. O ülkenin kültürü, geçmişten gelenler bugünleri oluşturuyor, ondan olsa gerek. Sert mizaçlı insanlar.

Çin’in orta kesimindeki Henan eyaletine bağlı Dengfeng şehrinde yer alan Shaolin Tapınağı’nda Shaolin keşişleri dövüş sanatlarını öğrenmek üzere bulunurlarmış. Dövüş sanatında  içerik olarak uzun zaman, uzun yol, güçmerhametsilah, maharet, sevgierdem gibi derin anlamlar bulunuyormuş Manastıra yakın kapalı bir salonda bu genç keşişlerin yarım saatlik dövüş gösterilerini izledik.

Bu bölgeye yakın olan bir diğer önemli alan, kayalara oyulmuş yüz binin üzerinde irili ufaklı Buda ve öğrencilerinin heykellerini barındıran Longmen Mağaraları. 2.345 mağarada, yükseklikleri 25 mm ile 17 m arasında değişen 100.000'e kadar heykel bulunmaktaymış. Merdivenlerde onlarca kişi çıkarken bir o kadar da geri dönüşte. Alan ayrıca yaklaşık 2500 stel ve yazıt içerdiğinden "Antik Stela Ormanı" adını almış. Bu alan beni çok etkiledi. Nehir üzerindeki köprüden geçerken, arkaya bakınca mağaraya oyulmuş Buda heykelleri uzaktan da oldukça görkemli.

 

Hepimiz heyecanlıyız, Toprak Askerler günü bugün. Xi’an kentine yakın bir alan burası. Çok yerde fotoğraflarını gördüğümüz, belgesellerini izlediğimiz, 1987 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirasları Listesine alınmış Terracotta Soldiers.

MÖ 210 tarihinde yapılmış olan heykeller, 1974'te Çin'in Shaanxi eyaletine bağlı Xi'an yakınlarında bir çiftçi tarafından bulunmuş. Ordunun "İlklerin imparatoru" olarak bilinen Qin Shi Huang'ın mezarını koruduğuna inanılıyormuş. Boyları 183-195 santimetre arasında değişen bu heykel askerlerin her birinin yüz ifadesi farklıymış. Bir kısmı toprak altından çıkartılmış, restore edilmiş, düzenlenmiş ve sergilenmekte. Ancak kazı alanında çoğu hala toprak altında 8000 asker, 520 atıyla birlikte 130 savaş arabası, 150 süvari atı bulunduğu tahmin edilmekteymiş. En önde 15-20 sıra, yaklaşık bin civarında asker ayakta dizilmiş. Çok etkileyici bir görüntü. Arkaya doğru kazı alanları, çıkartılan numaralandırılmış  parçalar yer almakta. Batılı turist kadar kendi vatandaşları da ziyaret halinde. Müze ziyaret adabı da gelişmiş diyemem. Yine öne geçme, yüksek sesle konuşma, itiştirme… Epey süre dolaştık ve etkilenmiş yüzlerimizle Xi’an şehir duvarlarını görmeye gidiyoruz.

Eski ve yeni şehri ayıran Xi'an Duvarı, dikdörtgen şeklinde ve toplam uzunluğu 13,7 km. Neredeyse tüm kısımları bir tür restorasyon veya yeniden inşaya tabi tutulmuş. (Duvarın tepesinde, genellikle kat etmesi dört saat süren bir yürüyüş yolu vardır. Bir savunma kalesi olarak hendek , asma köprüler , gözetleme kuleleri, köşe kuleleri, korkuluk duvarları ve kapı kuleleri ile inşa edilmiştir . Duvar 12 metre yüksekliğinde, tepede 12-14 metre genişliğinde ve taban genişliğinde 15-18 metredir) Bu duvar üzerinde bisikletle dolaşmak gibi bir ritüel var. Ancak bizim vaktimiz az.

Yoğun ve keyifli geçen günümüz çok renkli bir dans gösterisi eşliğinde lezzetli bir yemekle son buluyor. Otelde bir tamamlama yaptık mı onu hatırlayamadım…

Büyük Vahşi Kaz Pagodası nedir, onu da bu şehirde görüp uçakla Hangzou’ya yolcuyuz.

Da Ci'en Tapınağı'nda yer alan Büyük Vahşi Kaz Pagodası, Çin'deki en ünlü Budist pagodalarından birisi. Pagoda 652 yılında Tang Hanedanlığı zamanında yapılmış ve o tarihlerde beş katı varmış. Pagoda, Çin'e rahip Xuanzang tarafından Hindistan'dan getirilen Budist sutraları ve heykelcikleri saklamak için yapılmış. Günümüzde ise pagodanın iç duvarlarında ünlü 7. yüzyıl sanatçısı Yan Liben tarafından oyulmuş Buda heykelleri yer alıyor. Yapı çok belirgin bir şekilde (birkaç derece) batıya doğru eğilmiş halde. Tapınakların gezilmesine hac diyorlar. Pagodanın bulunduğu alan da Merhamet ve Nezaket Tapınağı olarak tanımlanmış.  64 metre yüksekliğindeki bu yapının en üstünden geniş bir şekilde Xi'an şehri seyredilebilir.

Çin’e gidilir de nereler gezilir, sanırım zamanla öğreneceğiz hem biz hem de bizi götüren acenteler… Herkes için yeni. Vize, ancak grup ya da ticari alınabiliyor. Bu gezi Çin’in olmazsa olmaz klasiklerini kapsıyor aslında. Çin Seddi’nden Toprak Askerler, Xi’an, Şangay, Büyük Kaz Pagodası… Sonra bir de daha doğal hayatı göreceğim bir gezi için Çin’e gelirmiyim hiç bilmiyorum.

Yaptığımız diğer gözlem ve alışverişler, yeşil çay ve ipek yorgan içindi. Önce Çin’in ünlü Longjing yeşil çayı tanıtımı yapıldı, önümüzdeki fincanlarda tadımlar… Çay tarlalarında anlatımlar ve ardından kutu kutu siparişler. Hediyelikler yeşil çaylar. İpek yorgan da epey rağbet gördü. Yastıkları ve nevresimleriyle ve hatta valizleriyle birlikte bir paket halinde teslim edildi. İpekçilikten kendi payıma birkaç fular düştü.

Hava biraz yağmurlu bugün. UNESCO Dünya Mirası Listelerinde yer alan Suzhou Bahçelerinden Lingering Garden’ı ziyaretle güne başlıyoruz. Bu bahçeler ve içindeki evler zenginlerin misafirlerini ağırlamak, birlikte çay içmek için yaptıkları mekanlar. Yemyeşil, renkli yapraklı ağaçlar, çiçekler, ufak köprüler… Zengin olmayanların yaşantısı nasıldı Hanedan zamanında, o  bilgiler de Çin tarihinde. Hanedanlığın, köylülerin sadakatlerini gösterdiği toprak ağalarını ortadan kaldırmasıyla, merkezi yönetim, büyük halk topluluklarını direkt kontrol altına alıp insan gücünü istediği şekilde kullanmıştı. İmparatorluk dönemi de 1912'de Qing Hanedanı'nın yıkılıp Çin Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sona ermişti.

Büyük kanalda tekne turu ve Hanshan Tapınağı gezisini de tamamlayarak otobüsümüzle Şangay’a doğru yoldayız.

 

Bund bölgesi, Huangpu nehri boyunca uzanan bir sahil şeridi. Bu bölgede gotik, barok ve neoklasik tarzlar gibi farklı dönemlere ait binalar bulunmakta.  Karşısında ise nehir boyunca yer alan Pudong semtindeki Lujiazui'nin modern gökdelenleri… Çok sayıda turisti çeken bir bölge. Sahil şeridinde adımlarken yerli halktan da insanları, bir anı biriktirmek için gelinlik ve damatlıklarıyla gelen çiftleri görmek mümkün. Şanghay modern binaların, iş merkezlerinin, önemli mağazaların olduğu bir şehir. Eğitim düzeyinin yüksek olduğu insanların davranışlarından belli. Selam verip alabildiğiniz bir yüz ifadesine sahip bu şehrin halkı. Kişiye saygı görülebiliyor. Bağrışma asgari düzeyde.

Yeşim Buda Tapınağı bu şehrin kıymetlisi. En ünlü Buda Tapınaklarından olan “Jade Buddha Temple” 1882 yılında inşa edilmiş ve halen aktif kullanılıyor. Qing Hanedanlığına son veren devrim sırasında neredeyse yok edilen tapınak tekrar inşa edilmiş. Tapınakta yer alan, tüm ziyaretçilerin görmek istediği tek parça yeşim taşından oyulmuş iki adet Buda Heykelinden biri yatan, diğeri 2 metrelik oturan Buda.

Boş kalan bir zamanımızda Şanghay’ın ünlü alışveriş caddesi Nanjing Road’da vakit geçiriyoruz. Sağlı sollu mağazalar, restoranlar.. Kalabalıktan yorulmuşum artık, çok sayıda insanla çevrilmiş etrafım. Sakin bir yerde kahve içiyorum, yemeğe de gitmiyorum. Ardından son kalan birkaç turistik mekan.

Doğunun İncisi Kulesi olarak adlandırılan televizyon kulesine sıra da bekleyerek çıkıyoruz ancak seyir mümkün olmuyor zira ortalık hava kirliliği ve sisten berraklığını yitirmiş. Yukarıda görüş yoksa çıkmamak gerek ama o bilgiyi de vermiyorlar malum..

Yuyuan ya da Yu Bahçeleri, Çin’deki bahçe peyzajı geleneğinin önemli bir örneği. Ming Hanedanlığı döneminde 1577 yılında Pan Yunduan adında üst düzey bir devlet yöneticisi, bu bahçeyi anne ve babasının yaşlılık dönemlerini huzur ve mutluluk içerisinde geçirmesi amacıyla özel olarak yaptırmış. Yıllar içerisinde el değiştirmiş, eklentiler ve değişimler olmuş. Şu anda Şangay’da en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor. Ben bahçeye uzaktan ve dışarıdaki binaların izin verdiği aralıklardan göz atıyorum zira o sokaklarda gezenleri izlemek daha cazip geliyor.

Çin’den akrobasi şovunu izlemeden dönersek pasaporttan geçemeyiz bence… Müthiş bir gösteri. Bir uyum bir disiplin. Ülke insanının bu disiplinli, çalışkan hali, iyi yönetim ve yönlendirmeler son 30 yılda Çin’i başka bir düzeye taşımış.

Ne yazılsa az gelir Çin için. Kitaplar dolusu bilgiler, tarih.. Okumak gerek, merak ettiğimiz detayları bulabileceğimiz kaynaklar çok. Burası benim anılarımın, duygularımın kısa özeti. Zaman geçip de geriye doğru baktığımda bu on günlük geziyi anımsatacak minik notlar, dokunuşlar.

Kocaman bir ülkenin önemli bir köşesini gezmiş, farklı kültürle tanışmış, anılar toplamış ve biraz da yorgun, dönüş uçağında yerimi alırken bir kez daha “bizim ekip” dediğim, yollarımızın kesiştiği insanları hayat yürüyüşüme eklediğimi düşünüp keyif alıyorum.

Zeynep Erim / 5-14 Nisan 2024

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TOP