Gürcistan Günleri..

Tiflis.. Sınırın az ötesi. İstanbul’dan İki buçuk saat.. Bayan Natali’nin evi yüksek tavanlı eski bir Gürcü evi. DownTown’a yakın. Gün aydınlanınca dört katlı ahşap ve eski cepheli mor salkımlı bir avluya gülümsüyorum. Ana cadde Şota Rustaveli geniş, Sovyetlerin mirası mimarisi baktıran hoş binalar, tiyatro, müze, irili ufaklı mağazalarla çevrili. Araçlar için trafik ışıkları yok sanki. Yayalara alt geçitler var, caddeyi geçmek istersen, araçlar hızla ilerliyor. Meydandaki Freedom Square’daki polisler göz açtırmıyor, alt geçitleri kullanarak yolun karşısına geçebiliyoruz. National Museum of Georgia, Gürcistan Ulusal Kütüphane’yi gezmek biraz vakit alıyor. Dinlenmek için oturduğumuzda tüm Gürcistan seyahati boyunca karşımıza çıkacak khinkali ve haçapuri ile karnımızı doyuruyoruz. Çok lezzetli ama hamur,  uzak durmakta yarar var. Gürcistan Ulusal Galeri, Parlamento Binası, Opera Binası önünden geçiyoruz cadde boyunca.  Solda Metro Garı. Shota Rustaveli heykeli.. Yolun sonundan dönüp Kura Irmağı’na doğru gidiyoruz. Biraz Gürcistan tarihini okuyorum. Dünyada özel alfabesi olan ülkelerden biri. Hiç anlamadığımız bir lisan ve nasıl okunacağını bilmediğimiz harfler. Günaydın, hoşçakal gibi temel kelimeleri seslendirmek için çok çalışsam da nafile..

Downtown’a doğru dönünce Rezo Gabriedze Theatre ve Clock Tower değişik mimarisiyle yanınızda. Anchisthaki Church kıyıya yakın, Irmağın üzerindeki bir kaç köprüden biri Peace Bridge.. Yaya olarak geçilebiliyor. Rike Park’a iniyorsunuz.. Ağaçlandırma yapılmamış çok yeni bir meydan. Metekhi Kilisesi yandaki tepede. Şehre bakış güzel buradan. Tellerden sarkan Teleferik kabinleri bir yukarı bir aşağı.. Şehrin havasını iki günde kokladık, hadi artık uzaklaşalım şehirden isteği bizi Kakheti bölgesine götürüyor, mevsim bahara dönmüş orada. Yağmur nedeniyle güneydeki faunasını merak ettiğimiz, çamur volkanları olan Vashlovani Doğal Parkı bölgesini önermiyorlar, buna üzülüyorum biraz. Azerbaycan sınırına yakın Lagodekhi Protected Area da yürüyüş yapmak için Sighnagi’de kalacağız. Gürcistan’daki ulaşım araçlarından marshrutki ve dört kişinin paylaştığı taksileri kullanıyoruz. Gombori Pass ve Telavi üzerinden 4.yy’a tarihli Nekresi Manastır’ını görüp Sighnagi’ye devam edeceğiz. Manastır etkileyici. Yeşilin içine Taş duvarları ile Manastır kompleksi çok yakışmış. Fazla oyalanmışız, aşağı inen shuttle gitmiş. Sakin yolu, aşağıya doğru adımladık. Sighnagi’de sis var. Halk müziği sesini takip edince farklı çocuk gruplarının dans gösterisi yaptığı platforma ulaşıyoruz. Günlerden 23 Nisan.. Tesadüf:) Nana’s Guesthouse merkezi yerde, Tatlı kadın, ingilizcesi iyi.. Sighnagi’de evlerin dış cepheleri aynı tip taşlarla kaplanmış, güzel duruyor. Lagodekhi’de taşan nehirler köprülerin çoğunu yıkmış. Şelaleye giden küçük bir köprü kalmış. Yüksek ağaçlar arasında, nehir kenarında elbette ! bir köpek eşliğinde yürüyor, yukarıya tırmanıp şelaleye ulaşıyoruz. Bisküi, ceviz ve elimden nehre uçan peynir, yarım elma ile gönül alma moladaki katığımız. Batıya gitmeden güneyde Azerbaycan sınırındaki David Gareja VI. yy da Hıristiyan bir misyoner tarafından dağlık alanda kayalara oyulmuş, geniş bir arazide, duvarlarında freskler olan 20 ye yakın manastır kompleksine sahip. Azerbaycan, sınırını ince bir metal boruyla işaretlemiş. Kültürleri, insanları, toprağı, uçan kuşları nasıl sınırlayabilirsiniz… Ulaşım için Tiflis merkez. Kuzeyinde 25 km ötede Kura ve Aragvi nehirlerinin birleştiği Mtskheta, Jvari Manastırından bakınca pek güzel görünüyor. Aşağıda nehrin karşısında görkemli Svetitskhoveli Katedrali, duvarlarında renkli freskler. Armaztsikhe Arkeolojik alan ırmağın tam karşısında Katedrale bakıyor…

Gürcistan’da  taksiyle direkt yolculuk yapmıyor, marshrutkilerle seyahat ediyorsanız yolunuz Tiflis’den geçecektir. Gittiğimiz her yerden önce Tiflis’e dönüyor sonra diğer bölgeye hareket ediyoruz. Borjomi yolundayız.  Kura ırmağının kenarında derin bir vadide kurulmuş Borjomi, Doğal Parkı, akasya, armut, elma, erik ve adını bilmediğim yemyeşil ağaçları, sisli havası ve çayırları ile bizi karşılıyor. Durağın karşısındaki yokuştan çıkınca solda, alt katta halen inşaati süren bir bina. Altı aylık hamile eşi ve pediatrist annesi ile İvan bize çay ikram ediyor. Ertesi gün Borjomi-Kharagauli National parkın girişine kadar bizi aracıyla bırakıyor. Kayıt olduktan sonra parka giriş yapıyoruz. Farklı rotalardan 18 km lik çıkışlı, harabelerden Dvir köyüne inişli rotayı seçiyoruz. Yükseldikçe sapsarı çiçeklerle birlikte sis de artıyor, görüş kısıtlı. Serinliyor hava. Molayı iki alman çocukla yapıyoruz, on onbeş dakika laflıyoruz. İnişte karşımıza çıkan geniş çayırlar, nehir, yorgunluğu alıyor. Temiz bir noktadan mineralli su dolduruyoruz buz gibi. Her yerden su içebiliyoruz bu ülkede,. Çocukluğunu hatırlıyor insan, katlanan renkli, sert plastik bardakları. Ahıskalı Gürcü şoförle Türkçe anlaşmak mümkün.. Türk Sınırına sadece 20 km. kala bir yerdeyiz. Hedef Vardzia.. Tamamen kayaya oyularak oluşturulan yedi katlı kompleks, 227 metre uzunluğunda, 40 metre yüksekliğindeki bir alanı kapsıyor. Manastırın merkezinde bulunan kilise 1184–1186 yıllarında, Kraliçe Tamara tarafından yaptırılmış ve Meryemana’ya adanmış. Duvarlarında renkli freskler olan bu kilise ve manastır halen aktif. Uzaktan bir gelin ve damat, bir grup arkadaşıyla şükür için kiliseye doğru geliyor. Bı coğrafyada göreceğim tek gelin bu olmayacak.:) Dönüşte Gürcistan’da Mesheti bölgesindeki feodal dönemden kalan en eski savunma kalelerinden Khertvisi Fortress’te duruyoruz. Ahıska’da ezogelin çorba bulduğum için mutluyum.

Sonraki durak İmereti bölgesinin merkezi Kutaisi, ev sahibimiz kocaman takma kirpikli misafirperver Tatia, babası ve köpeği ile yaşıyor.1984 yılında keşfedilen içerisinde küçük göller, sarkıt dikitler ve nehirle  1,5 km uzunluğunda Prometheus Mağarası, Kutaisi’den 20 km. uzakta. Renkli ışıklar ile aydınlatılmış  mağarada rehber eşliğinde geziyoruz. Sular yükseldiğinden dolayı nehir üzerinde kano ile gezmeye izin vermiyorlar. Prometheustan döndükten sonra güzel bir tepeye oturtulmuş Gelati Manastırı’na gidiyoruz. Gürcistan Altın Çağı'nın başyapıtı olan Gelati, 1106 yılında Gürcistan kralı IV. David tarafından kurulmuş ve 1994 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiş bir Orta Çağ Manastır kompleksi. Yeşile, çiçeğe, mavi gökyüzüne doymak yok.. Sarımsı taşlardan biri büyük birkaç şapeli, yaşam alanları, şarap deposunu barındıran Manastır’da düğün günü.. Arka arkaya üç düğün var. Neşeli, özenle giyinmiş kadınlar, yeni traşlı erkek çocuklar.. Mutlu gelin.. Ortodoks Rahip renkli duvarların altında öğütler verip, iki hayatı birbirine bağlıyor..

Zeynep Erim

21.04.2018

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TOP