Güney KORE..

Seul Incheon havalimanı oldukça büyük. Trenle D.H.Sinchon Guesthouse’e ulaşmamız bir buçuk saati buldu.

Bu ülkede de otel odalarına girerken ayakkabı çıkarma geleneği devam ediyor. Eşyaları bırakıp karın doyurmaya çok yakındaki lokantaya.. Gimbab ve Ramen. Gelenler, eve siparişler, servis yapan kadını yormuş anlaşılan, pek gülümseme izi yok yüzünde.  Otelin trene, Starbucks’a ve yaygın olan seveneleven’lara yakın olması harika..

Seul’da iki gün kalıp şehirden uzaklaşmak niyetimiz. Birkaç saray, tapınak, çarşı var listede. Hızlı bir programla turlamaya başlıyoruz. Tren ve otobüslerde geçerli bir kart işimizi kolaylaştırıyor.Deoksugung Sarayını dışarıdan görüyoruz. Sarayın giriş kapısında nöbetçilerin değişim seramoni saatine denk gelmemize heyecanlanıyorum. Hem izliyor, hem de fotoğraf ve video ile kayıt altına alıyorum. Karşısındaki meydanda solda Seoul Metropolitan Library, ortada diğer dünya şehirlerinden alıştığımız kocaman Seoule yazısı..  Binanın yan cephesine Güney ve Kuzey Kore Liderlerinin dostane gülümseyen fotoğrafları. İnsadong’dan Myeongdong’a kadar yürüyoruz. Sağlı sollu cafeleri, küçük güzel dükkanlardan geçiyoruz. Var belki satın alınacak giysiler ama benim hiç öyle bir halim yok.  Gökdelenler,  iş merkezlerinin olduğu bölgeler. Ortalık kalabalık, hava  dolaşmaya uygun, yağış da yok.. Şarap molası veriyoruz. İnsanlar Japonlara göre daha rahat, daha özensiz, yardımcılar.  Karşımıza çıkan bir sanat galerisine giriyoruz. Sanatçı içeride, yeni açılış yapmış. Bize de ilgi gösterip yağlı boya  resimleri hakkında bilgi veriyor. Kapının girişindeki çiçeklere bayılıyorum..Akşam güzel bir restoranda Kore Mutfağından deniz ürünlü bir siparişle keyfimize bakıyoruz.

 

Jongmyo Shrine, 13. yy dan kalma. 1995 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine eklenmiş.  Tapınak korunan en eski kraliyet konfüçyüs tapınağıymış ve ayin törenleri 14. yüzyılda kurulan bir geleneğe göre devam etmekteymiş..  Kiremit-kırmızı renkte ahşap, sık aralıklarla kapıları olan sade güzel bir yapı. Ülkenin kültürü ve dinsel ritüeli açısından önemli bir yere sahip bu tapınak. Yemyeşil ağaçlıklı bir bahçesi var. Bir yerde kısa bir video dönüyor, bu tapınaktaki ritüelleri anlatan. Onu izliyoruz.  Çıkışta, ortada büyük taşlı bir yol var, yolun üzerine bir levha koymuşlar..”Lütfen burada yürümeyiniz, çünkü burası ruhlara ayrılımış” Bu yolun hala kutsal ruhlar tarafında korunduğuna inanılıyor. O yüzden üzerinde yürümek yasak. Saray çıkışı Gwangjang Markete dalıyoruz. Ortada, sağda solda yöresel yemekler. Oldukça ilginç, renkli ve hareketli, gürültülü bir alan. Öğlen yemeği zamanı. Bir tezgahta yiyoruz. Diğer sokaklara girip çıkıp Marketten uzaklaşıyoruz. Metro ile Namdaemun Market’in yakınına gelip biraz dolaşıyoruz. Eminönü-Mahmutpaşa benzeri bir çarşı. Her türden mal satılıyor. Yanyana dükkanlar, kumaş, giysi, elektronik, hediyelik, mutfak, yiyecek..her şey. Görmemek olmaz.  Namsan Parkı nda renkler sonbahara doğru, buraya teleferikle çıkılabiliyor, yürüdük biz. Uzaktan Namsan Seul kulesi, açıkçası pek ilgimi çekmiyor. Akşama doğru Bukchon Hanok Köyü ne doğru çıktık. Tepede. Eski Kore evleri, sokaklar ve geleneksel giysili gençlerle gün batımı için iyi bir seçim oldu. Jeonju için tren bileti aldık.. Yol yola çıkana açılır..

 

Seul’dan güneye doğru trenle Jeonju’ya vardığımızda rezervasyon yaptığımız Goodstay Woosin Otel’e eşyaları bırakıp neon ışıklarıyla donatılmış mağazaların, hareketli,  sokak yemeklerinin bulunduğu Nambu Markete doğru yürüdük. Bu şehir geleneksel Hanok Evleriyle ve Kore kültürünü yansıtan yapısıyla turistik bir bölge. Ayrıca geleneksel Kore kağıdı hanji’nin anavatanı. Sevimli bir şehir. Otobüs ve yürüyerek şehirde görmek istediğimiz her yere ulaşabiliyoruz. İlk gün Jeondong Katolik Kilisesini ve Gyeonggijeon Shrine’ı ziyaretten sonra yürüyerek Hanok Maeul Village’e doğru yöneldik. Şehir ve özellikle bu bölgeye gelen Koreliler ve bazı turistler için geleneksel kıyafetler kiralayarak giyinmek, sokaklarda turlayarak fotoğraf çektirmek bir ritüel. Kadınlar ağırlıklı olmakla erkekler ve çocuklar renkli giysilerle ortalıkta dolanıyor. Neşe ve renk katıyor ortama. Ben de on beş dakikalığına giydim ve çıkarttım, fotoğrafı paylaşmıyorum..:) Omokdae’ye doğru yukarı çıknca evlerin çatıları güzel görünüyor. Karşıda Jaman Mural Village.. Dar sokakların duvarlarında farklı duvar resimleriyle donatılmış. Bazı evlerin bahçelerinde de küçük tarhlar var. Kıvırcık, soğan ekilmiş. Gün boyu yürüyüp sağa sola bakınca, şehrin kalabalığı ile yoruluyor insan, güzelce uyuyorum seyahatlerde.. Lotus mevsimi olmadığını biliyorum ama yine de Deokjin Park’a gitmek istedim. Parkta küçük bir göletin üzerinde köprü ve onun her iki yanında çiçekleri geçmiş, sarıya dönmüş yapraklarıyla Lotus bahçesi… Google dan bakarsanız çiçekli halini görebilirsiniz… Gölet üzerinde bisikletle dolaşanlar, parkta yürüyenler.. Ağaçlık, hoş bir bölge. Gangam Kaligrafi Müzesi ve Jeonju’da yenmezse olmaz Bibimbap (yaklaşık ikiyüz yıldır bilinen, sebzeler, et ya da tavuk, pirinç ve yumurta ile hazırlanan bir yemek) ile gün tamamlandı..

 

Güney Kore’de kuzey güney aksında tren yolu olmasın rağmen,  doğuya doğru ancak otobüsle ulaşım mümkün. Otobüslerin bazıları lüks ve ona göre fiyatları yüksek. Ancak üç-dört yolcuyla yola çıkıyor. Neden boş bu otobüs derken yüksek bir fiyatla seyahat ettiğimizi anlıyoruz… Geniş ve keyifli koltuklar. Andong ‘a direkt otobüs yok. Önce Gumi’ye, oradan ikinci bir otobüsle Andong’a.. Nakdong nehrinin iki yanında kurulan, Konfüçyüsçülük’ün tüm Kore’ye  yayıldığı bir şehir. Kim’s House geleneksel, aileden kalma yüzyıllık bir Kore evi. Avlusu, çatısı, kapı, çerçeveleriyle pek hoş.. Ayrıca çok temiz ve yardımsever ev sahibesiyle.. Merkezin belki biraz dışında ama sıkıntı çekmedik. Kalacağımız iki gece, bir gün. Geleneksel yaşamın devam ettiği bir köye gitmek için geldik buraya, Hahoe Village.. Merkezden 45 dakika süren bir otobüs yolculuğu var. Köy Hwasan Dağı’nın eteklerinde yer alıyor. Sakin, tertemiz, yemyeşil ve Hanok tarzı geleneksel binalarla dolu olan bu köyü 2010 yılında UNESCI Dünya Mirasları Listesine almış. Köy 1999’da İngiltere Kraliçesi 2.Elizabeth’in ziyaretiyle daha da ünlü olmuş. Kraliçenin diktiği çam ağacının önünde fotoğrafımızı çekmek için ısrar eden rehber bu konuda başarılı oldu.! Köyün dar sokaklarında gezerken çatısı sazdan ya da kiremitten daha lüks evleri görmek mümkün. Bahçelerinde tarım devam eden köyün sokaklarında yer yer dikili heykelleri de görebilirsiniz. Evlerin bir kısmı da hediyelik eşyalar satan dükkanlara dönüştürülmüş. Hahoe Mask Müzesinde de Dünyanın değişik ülkelerinden gelmiş maskları da görebilirsiniz. Yılın belli zamanlarında Mask Festivalleri de düzenleniyormuş. Nehrin karşı kıyısı Buyongdae Cliff e geçip köye de tepeden bakmak mümkün. Nakdong nehrinin üzerindeki Woryeonggyo Köprüsü nü gece de görmek hoş olurdu elbette ancak gün ışığında sonbahar renkleriyle birlikte gerçekten muhteşemdi.

 

İstanbul’a dönüş için kalan iki günüm için nasıl yaparız diye düşünürken Busan’a geçmeye karar verdim. Busan’da iki gün kalır, hızlı trenle Seule geçer ve aynı gün gece direkt İstanbul’a uçabilirdim. Bir Liman şehri, balık pazarı, köprüleriyle,  yakınına gelmişim o kadar.. Çirkin bir yapılaşma, şehirleşme ve büyük bir limanıyla Busan, Seul’den sonra Güney Kore’nin ikinci büyük şehri. Geniş plajları mevsim nedeniyle kapalıydı ama dolunayınn da eşlik ettiği bir gecede uzun bir Haeundae Beach ve Songjeong Beach yürüyüşü yaptık. Ödülümüz ayakkabıları çıkartıp yerde oturarak  yediğimiz deniz ürünleriydi.. Trenle dönüş yapacağımız için Gara yakın Orange Guesthouse’da kalıyorduk. Metro durağına çok yakın. Busan Uluslararası Film Festivali tamamlanmış ama afişleri duvarlardaydı halen. Gwangandaegyo Bridge üzerinden geçecek bir otobüs bulduk, köprünün üzerinden geçerek gökdelenlerin arasında Busan Museum of Art’a ve Busan Exhibition and Convention Center’a ulaştık. Büyük ve modern binalar. İçeride Turizm ile ilgili bir fuar, sinema, tiyatro, konser mekanları var. Fuarda Kore yemekleri ile ilgili bir standta pirinç unundan renkli garip yiyecekler yaptık, Koreliler eşliğinde.. Gel de ye, neyse.. Songdo Skywalk pek çok turistin ziyaret ettiği camdan bir yürüyüş yolu deniz üzerinde. İlgi alanımızda değil. Nampadong alışveriş yapılabilecek, cafelerin restoranların olduğu kalabalık bir bölge. Jagalchi Marketi görmek istiyordum. Deniz ürünlerinin satldığı market. Karşılarında da yemek yiyebileceğiniz mekanlar var. Bazıları pek alışık olmadığımız balıklar, deniz ürünleri, kalabalık. Bir ucundan bakıyoruz hızlıca.  Gukje Marketin birbirini kesen sokaklarında her türlü giysi, züccaciye, kumaş, hediyelik, çanta,  vs. bulabilirsiniz. Oldukça büyük.

 

Beomeosa Tapınağı için vaktimiz de yok, niyetimiz de. Çok tapınak gördük yol boyunca diyoruz.. Hızlıca yaptığımız Güney Kore gezisinde ülke ile ilgili görüş sahibi olabildiğimizi düşünüyorum. Biraz daha yavaş temponun iyi olduğunu konuşuyoruz, bakalım belki bir sonraki arzu ettiğimiz kıvamda olur.

 

Seul’e trenim 17:00 de, arkadaşım da benden onbeş dakika sonra Daegu’ya doğru yola çıkacak. Hüzünlü bir telaş içindeyim, veda zamanları hep zor.

Zeynep Erim
24.10.2018

2 Comments to “ Güney KORE..

  1. Ahmet kurt says :Yanıtla

    Zeynepçim insanı özendiriyor yazıların da fotoğrafların da.

    1. Zeynep says :Yanıtla

      Teşekkür ederim. Gel sen de Ahmet’cim..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TOP